Spread the love

Nedense hep mahalle kültürünün devam ettiği yerler hep eski Rum mahalleleri oluyor. Feriköy, Bomonti, Kurtuluş civarları da tam olarak böyle. Feriköy Antika Pazarı’nı gezmek için başlayan bir pazar sabahı Bomonti ve Kurtuluş civarını keşfettiğim bir gurme günü oldu. Paskalya tatiline de denk gelince sokaklar ayrı bir renkliydi. Tam olarak bu mahallelerin tek bir adı yok gibi, yürüdükçe ondan ona geçiyorsunuz. Biz kısaca Şişli’nin en mahalle gibi mahallesi diyelim ve turumuza başlayalım…

Feriköy Antika Pazarı

Bomonti otoparkının orada her pazar antika pazarı kuruluyor. Bit pazarı da diyebiliriz çünkü yok yok. Eski paralardan, plaklara, porselen takımlardan kameralara kadar her şey var. Nokia ince uçlu şarj aleti ve gezi inceleme kolu bandı vardı öyle diyeyim. Pazarın müdavimi bol, mahalleli dışında her yerden antika tutkunlarının da uğrak yeri. Rahmi Koç da müdavimmiş öyle diyorlar. Hal böyle olunca biraz erken gelmekte fayda var. Pazar, sabah 10’da kuruluyor akşam 5’te toplanıyor. Alışverişe kaptırıp kahvaltıyı unutursanız da pazar içinde gözlemeci var. Her pazar kuruluyor. Aynı alanda cumartesileri organik pazar, pazartesi ve perşembeleri de sebze meyve pazarı kuruluyor.

Bomonti kahvecileri

Bir mahallenin popülerliğini 3.dalga kahvecisi sayısıyla ölçebiliriz. Bomonti de bu konuda hızlı adımlarla ilerliyor. Feriköy kısımları biraz daha düşük gelirli yerleşimken Bomonti, Nişantaşı’nı yakalamakta. Laptop al çalış tarzı kafeler de giderek çoğalıyor. En bilinenleri MOC, But First Coffee ve Kozmos. İçlerinde en lokal tarz Kozmos’ta gibiydi. Ara bir sokakta ufak, sevimli bir kahveci. Herkesin birbirini tanıdığı müdavim kahvecilerden.

Bomontiada

Son yıllarda Bomonti’nin değerini uçuran yer Bomontiada desek yalan olmaz. Eski tarihi bira fabrikasını tam da ihtiyaç duyulan bir komplekse çevirmişler. Biliyorsunuz semte adını veren aslında Adolf ve Walter Bomonti’nin kurdukları bira fabrikası. Beyoğlu’ndan ayrıldığına için için ağladığımız Babylon da burada daha geniş bir alanda o güzel konserlere ev sahipliği yapıyor. Adada her zevke uygun bir yer var. Konser öncesi ve sonrası için sokak köftecisine kaldığınız yerlerden değil. Pub severlere The Populist, kokteyl ve daha nezih bir akşam yemeği için Kilimanjaro, Türk mutfağı için Kiva, şarküteri severlere Delimonti ve ortaya karışık Monochrome. Ayrıca dönemlik sergilerin olduğu Alt ve Leica Gallery var. Hafta sonları ve belirli günlerde geniş avluda da etkinlikler, atölyeler yapılıyor. Pazar günleri adeta bir park havasında geçiyor. Bomonti’ye yolunuz düşmese de Bomontiada’ya bir gün mutlaka düşer. Programları takip edilmeli.

Ayrıca konsere geldiyseniz öncesinde civarda yiyebileceğiniz çok güzel bir pizzacı Bomonti65 ve sokak lezzetlerini gurmeleştiren Crossfingers öneririm.

Kurtuluş Caddesi

Bomonti’den sonra rota Kurtuluş Caddesi oldu. Bugün yeme içme üzerine kurulu olacak belli çünkü sokağın her köşesi “ye beni” diye çağırıyor. Paskalya zamanı da olunca mahlep kokusu sarmış gitmiş. En iyi paskalya çöreği nerededir hazırlanmıştım. İlk durağım Fırın Arma oldu dolayısıyla. Kapısındaki kuyruktan belliydi zaten meşhurluğu. Paskalya diye çörek aldım ama buradaki her şey acayip güzel kokuyor. Mahallenin fırını bura belli. Diğer iyi yerler de Nazar ve Palmie’miş. Nazar’da hakkımı profiterolden yana kullandım ki –best in town- diyebilirim. Olaydı. Kurtuluş’ta yürürken aynı isimden birçok yere rastlıyorsunuz yalnız. Bir an çakmalarına girdim diye korktum ama orijinalini tutturmuşum. Nazar’dan Arma’dan turşuculardan ikişer ikişer karşınıza çıkıyor. Arada yeni ve modern yerler de yok değil. Danimarka kahvecisi Oplevelse’in olduğu sokak kahve molası için ideal bir yer. Oplevelse zaten nordik ortamı ve Coffee Manifesto’dan işlediği kahveleriyle beni kazandı. Aynı sokak üzerinde Marika da var, güzel duran.

Rum mahallesi olunca mezeciler konusunda da şura iyi bura kötü denmez herhalde, hepsi iyidir. Tuana ayrı bir övüldü ama. Turşucular da aynı şekilde. Caddenin başından sonuna  kilo alarak gidiyorsunuz öyle bir iştah açıcı yer. Kurtuluş Caddesi’ni kesen Baruthane Caddesi de aynı kafa bir yer. Esnafın değerini yitirmediği  sayılı yerlerden diyebiliriz. O kadar tatlı yüklemesine rağmen buralara gelip gerçek bir yemek yemeden dönemezdim. Ben-u-sen Ev Yemekleri’nde mantı, sarma tavsiyelerine doğru yol almıştım ki pazar günü kapalı olduğunu görünce o hamleyi yaptım ve şanı tüm Türkiye’ye yayılmış Adana Ocakbaşı’nın yolunu tuttum. Aşırı salaş  ve küçük bir yer. Epey bekliyorsunuz ama değiyor. Adana’da yesek bu kadar olur herhalde. Baya lezzetliydi. Tam bir final oldu.

Lokal mahalle diye çıktık lokal lezzet turu yapmış olduk biraz ama bu mahalle biraz böyle. Instagram noktaları yok belki ama like’lar midenize hitap ediyor…

 

 

 

Bomonti ve Kurtuluş’ta bir Pazar Günü

Yazı dolaşımı


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir